Dua Ruhsal Savaşta Silahtır
Dua, ruhsal savaşta mücadele ederken sahip olduğumuz en büyük silaht bize savaşımızın insanlara karşı değil, güçlü ruhsal varlıklara ve güçlere karşı olduğunu hatırlatır. Burada bir savaş resmi betimlenir. Hristiyan yaşamı bir oyun alanı değildir, bir savaş meydanıdır.
Bu savaşta tecrübeli bir asker olan Pavlus bize bu savaş için uygun şekilde hazırlık yapmamız gerektiğini öğretir. Bir Roma askerini örnek alarak kurtuluş miğferini, doğruluğun zırhını, gerçeğin kuşağını ayaklarımıza müjdeyi yaymanın hazırlığını takarız, iman kalkanını ve Ruh’un kılıcını (Tanrı’nın Sözü) kuşanırız.
Şimdi tam bir zırh ve silah takımına sahip olduğumuzu düşünebiliriz. Ve bu metni ben yazıyor olsaydım artık bu noktada “şimdi dışarı çıkıp dövüşmeye başlayın!” derdim. Ancak Pavlus ilginç bir şekilde bunu söylemiyor. Aslına bakılırsa Tanrı’nın askeri cephaneliğine ağır silahları getirmeden önce 18. ayete kadar bekliyor… bu ağır silah, duada sadık olmaktır. Pavlus’un ne söylediğine dikkat edin: “Her türlü dua ve yalvarışla dua edin…her zaman, bütün kutsallar için yalvarışta bulunarak tam bir adanmışlıkla dua edin.”
İki ayette toplam beş defa dua etmemiz buyuruluyor. Sizce de Pavlus (ve Tanrı) bir şeylere dikkat çekmeye çalışıyor olabilir mi? Şeytan’ı ve taktiklerini alt etme konusunda duanın ne kadar güçlü olduğuna dikkat çekmeye çalışıyor. 2. Korintliler 10:3,4 de buna paralel bir metindir: “Olağan insanlar gibi yaşıyorsak da, insansal güce dayanarak savaşmıyoruz. Çünkü savaşımızın silahları insansal silahlar değil, kaleleri yıkan tanrısal güce sahip silahlardır.”
Dua silahı Şeytan’ın kalesinin gücünü kırar. Askerlerin geçebilmesi için duvarları yerle bir eden top mermisi gibidir. Müjde genellikle yavaşça ilerler çünkü duanın yumuşatıcılığı ve güç kırıcılığı ihmal edilmiştir. Oysa dua, Mesih’in askerlerinin “rüzgarı arkalarına alarak” ilerlemelerini sağlar.
Örneğin birkaç yıl önce prestijli bir Amerikan üniversitesinde güçlü bir yönetici müjdeye inanmadığı için Hristiyan işçilerin kampüse girmelerinin önünü tıkıyordu. Kampüsteki Hristiyan öğrenciler öncelikle kendilerini duaya verdiler. Hiç kimsenin öğrencilerin Mesih’i duyma hakkını elinden almaması gerektiğini düşündükleri için Tanrı’nın ya bu adamın yüreğini değiştirmesini ya da onu bu pozisyondan almasını istediler. Altı ay boyunca sadık bir biçimde dua ettiler.
Ardından durup dururken, ve hiçbir “görünür” neden yokken bu adam başka bir yere gönderildi ve yerine başka birisi atandı. Yerine gelen kişinin sorduğu ilk sorulardan biri şu oldu: “Bu kampüste neden daha fazla Hristiyan işçi yok?” İşçiler geldiler ve müjde bu kampüsün her yanında duyuruldu. Dua, ruhsal savaşta mücadele etmenin anahtarıdır.
Yorumlar
Henüz yorum yok.