Dua Tanrı’nın İsteğini Anlamak İçin Çok Önemlidir
Dua, günahın ve ayartılmanın üstesinden gelebilmek için önemli bir araçtır. Belki de Mesih’in dünyadaki yaşamındaki hiçbir tecrübe, dua konusunda kadar öğretici değildir. Luka sahneyi hazırlar. İsa’nın ölümünden önceki geceye gideriz. İsa ve öğrencileri üst odayı terketmiş ve çok iyi bildikleri patikadan yürüyerek Zeytin Dağı’ndaki Getsemani’ye gelmişlerdir. İsa önlerinde büyük denenmelerin bulunduğunu bilmektedir – tutuklanması, mahkemeleri, aşağılanması, alaya alınması, reddetmelerinin çekiciliği ve en sonunda çarmıha gerilmesi.
İsa öğrencilerinin desteğe ihtiyaçları olduğunun farkında olduğu için onlara şöyle der: “Dua edin ki ayartılmayasınız.” Ne demek istemiştir? Yanıt basittir: Kısa bir süre sonra tecrübe edecekleri korku, hayal kırıklığı ve korkunç olaylar içerisinde ayartılara yenik düşmemek için ihtiyaç duyacakları antidoz, duadır. Dua, sarsılan imanlarını ve cesaretlerini destekleyecektir. İsa bunu nasıl biliyordu? Çünkü O da kendi karanlık tecrübesini yaşamıştı. Önündeki birkaç saatte saldırılar, işkence ve dayaklar ve en sonunda çarmıha çivilenmeyle karşı karşıya kalacaktı. Bunun da ötesinde insanlığın tüm günahlarını – çocuk tacizcilerinin, soykırımcıların, tüm çağların Adolf Hitlerleri’nin günahlarını üzerinde taşıyacaktı. Boğazında düğümlenen korkuyu hayal edebiliyor musunuz? İsa’nın insanlığının tüm bunlar karşısında geri dönmek, misyonunu bırakmak ve başka bir yöne kaçmak istediğini düşünmemek büyük bir saflıktır.
O halde ne yaptı? Tam olarak öğrencilere söylediği şeyin örneğini gösterdi: ayartılmanın üstesinden gelebilmek için dua etti. Luka bize İsa’nın dualarının çok içten, mücadelesinin çok yoğun olduğunu söylüyor; öyle ki ter damlaları kanla karışmıştı ve ertesi gün başına gelecekleri önceden haber veriyordu. Dualarına “Baba, eğer bu kasenin benden uzaklaşması mümkünse…” diye başladı. O saatin sonunda Babası’na içini dökmüş bir biçimde ayağa kalktı ve “benim değil, senin isteğin olsun” dedi. Dua, O’nun zafer kazanma aracı olmuştu. Adamlarının yanına döndü, onlar uyuyakalmışlardı! Oysa onlara dua etmelerini söylemişti. Onlar ise üniversite öğrencilerinin alışkanlıklarına uydular: “Eğer şüphe içindeysen, ortadan kaybol!” Öğrencilerinin yorgunluklarına, uyandırıldıkları için huysuzlanmalarına meydan okudu ve tekrar “dua edin ki ayartılmayasınız” dedi (46. ayet).
Bunu metnin başında buyurduğuna, ardından metnin ortasında bunun örneğini sergilediğine ve en sonunda tekrar hatırlattığına dikkat edin. Ayartılmalarla karşılaştığınız zaman DUA EDİN! Size yardımcı olacak şey budur. Ancak bunun yerine genellikle ayartılmaya teslim olmanın ardından dua ederiz. O halde Tanrı’nın bize ayartılmamız esnasında cesaret ve güç verebilmesi için duayı ilk seçenek olarak görmeye ne dersiniz? Eğer daha çok dua edebilseydik daha az teslim olurduk!
Dua Tanrı’nın İsteğini Anlamak İçin Çok Önemlidir
Dua Tanrı’nın isteğini anlamakta çok önemli olduğu için dua ederiz. “İşte şimdi konuşmaya başladın” diyebilirsiniz. Hristiyanlar’dan şöyle bir şey duyabilirsiniz: “Ben seçeneklerim hakkında dua ederim ve seçeneklerden hangisi konusunda “esenlik” hissedersem onu seçerim. Bu, Tanrı’nın Sözü’nü ne kadar çarpıtan bir yaklaşımdır! Dua tabi ki O’nun iradesini anlamakta çok önemlidir, ancak duanın amacı esenlik içinde hissetmek değildir. Böyle bir düşüncenin ne kadar yanlış olduğunu anlatmama izin verin.
Bir defasında bir grup Hristiyan’a şunu sordum: “Aranızdan kaç kişi hiç inancını paylaştı ve başka bir kişiye İsa Mesih hakkında tanıklık verdi? Ve acaba kaçınız inancınızı paylaşmaya başlamadan tam önce – ve bunun kesinlikle Tanrı’nın isteği olduğunu biliriz – içinizde yumuşak, sıcak bir “esenlik” hissettiniz? Ellerinizi kaldırın. Hmm… Hiç kimse el kaldırmıyor. Daha çok çekindiğinizi, hatta kaygılandığınızı söyleyebilir misiniz? Belki avuçlarınızın içi terledi. Belki saçınızdan damlalar aktı. O anda pek de esenlik içinde hissetmezsiniz, ancak bunu yine de yaparsınız çünkü bunun Tanrı’nın isteği olduğunu bilirsiniz, öyle değil mi?” Tanrı’nın asıl isteği genellikle sıcak duygular yerine korku yaratmıştır. O halde bir dakika düşünelim. Dua, O’nun isteğini anlamamıza nasıl yardımcı olur? İsa bize Luka İncili’inden bir kez daha gösterir. Luka 6:12-16’yı okuyun. Burada bütün gece boyunca kendisini izleyen yüzlerce kişi arasından bizim Elçiler olarak tanıyacağımız özel bir grup öğrenciyi seçmeye çalıştı.
Dua O’na nasıl yardımcı oldu? John Wesley’nin anlattığı şekilde yardım bulduğunu söyleyebiliriz. O dedi ki “Ben duada Tanrı’nın isteğini aramaktaki ilk amacın duanın beni tarafsız bir duruma sokması olduğunu farkettim. Bir kez benim iradem belirli bir konu hakkındaki önyargılarından sıyrıldığı zaman, Tanrı’nın zihnime belirli bir şeyi neden yapmam ya da yapmamam gerektiğini anlatmaya başladığını görüyorum.”
O halde duanın ilk amacı iradelerimizin tarafsız olmasını sağlamaktır. Amaç kendimize göksel bir rahatlık ve esenlik sağlamak değildir. Bunun sonucunda Tanrı’ya herhangi bir alandaki isteği için dua ederiz ve bunu yaparken zaten belirli bir yöne eğilimimiz olduğunu biliriz. Öncelikle iradelerimizin merkeze dönmesini sağlaması için ondan yardım dileriz – bu merkez de onun isteğini yerine getirme isteğidir. Bir kez oraya varırsak (ve bu zaman alabilir) bir alternatifin neden diğerinden iyi olduğunu ve bunun sonucunda neden kendi isteği olduğunu zihinlerimizde bize gösterir.
Bu bir varsayım olmakla birlikte İsa da izleyicileri ve en yakın öğrencileri olarak kimi seçmesi gerektiği konusunda Babası ile uzun konuşmalar yapmış olmalıdır. İsa tüm gece bu konuda Babası ile konuşta. Belki de kendi tercih ettiği kişiler vardı. Büyük olasılıkla bir listesi – en azından aklındaki bir liste – vardı. Belki de Petrus bu listenin içerisindeydi, ama Andreas değildi. Tomas kesinlikle benim listemde olmazdı, Partizan Simun’u da istemezdim. Belki İsa’nın da listesinin en başında değillerdi. Ancak Babası’nın ve kendisinin duada teslim olmuş doğasının çalışması sonucunda tüm bu adamların ve dokuz kişinin daha neden yakın öğrencileri olması gerektiği ona açıklanmış olmalı.
Bizim Tanrı’nın isteğini araştırmamız için de aynı şey geçerlidir. İradelerimizin (duygularımızın değil) Tanrı’nın isteği her neyse ona teslim olması mümkündür. İşte bu durumda II Timoteso 1:7 bizim için gerçek olur: “Ancak Tanrı bize korkaklık ruhu değil, güç, sevgi ve özdenetim ruhu vermiştir.” Tanrı ile duada zaman geçirdikçe bizi iradesini bize açıklayan fikirlere, düşüncelere, nedenlere, Kutsal Yazılar’a yönlendirir.Bu bazen günler, haftalar, hatta aylar olabilir… ancak Tanrı’nın isteğinin ne olduğunu bilmek, O’nunla konuşmanın sonucunda mümkündür.
Yorumlar
Henüz yorum yok.