Literatür
Kur’ân-ı Kerîm’de dua ile ilgili âyetler geniş bir yer tutar. 200 kadar âyet doğrudan doğruya dua konusundadır; ayrıca tövbe, istiğfar gibi kulun Allah’a yönelişini ve O’ndan dileklerini ifade eden çok sayıda âyet de geniş anlamda dua ile alâkalıdır. Konuyla ilgili âyetlerin bir kısmında insanların Allah’a dua etmeleri emredilmiş, duanın usul, âdâb ve tesirleri üzerinde durulmuştur (meselâ bk. el-Bakara 2/186; en-Nisâ 4/32, 117, 134; el-A‘râf 7/29, 55, 180; Yûsuf 12/86; el-Mü’min 40/60). Bazı âyetlerde yanlış, yersiz, zamansız ve makbul olmayan dualardan bahsedilmiştir (meselâ bk. el-Bakara 2/200; Yûnus 10/12, 22, 106; el-İsrâ 17/11; el-Mü’minûn 23/99-100, 106-107; el-Kasas 28/88; Fussılet 41/51). Bu âyetlerin çoğunda, dünyada iken Allah’ı ve O’nun hükümlerini tanımaktan kaçınan, ancak âhirette gerçeği anlayıp acı âkıbetleriyle yüz yüze gelince pişmanlık duyacak olanların dünyaya yeniden döndürülmeleri için Allah’a yakarışları anlatılmış, 100’den fazla âyette peygamberlerin, diğer sâlih insanların veya toplulukların dualarından söz edilmiştir. Bunlardan yirmi bir âyette Hz. Mûsâ’nın, on yedi âyette İbrâhim’in, on altı âyette Îsâ’nın, on iki âyette Nûh’un, dokuz âyette Zekeriyyâ’nın duaları, ayrıca Âdem, Şuayb, Yûnus, Yûsuf, Eyyûb, Lût ve Süleyman peygamberlerle Meryem’in annesi, Firavun’un karısı, Firavun’a karşı koyan sihirbazlar, Tâlût’un askerleri, çaresiz kalanlar, melekler gibi kişi ve toplulukların duaları zikredilmiştir.
Bazı sûre ve âyetler örnek dua metinleri mahiyetinde olup bunlardan Fâtiha sûresi Allah’ı veciz bir şekilde tavsif ettikten sonra O’na kulluk ve duadaki ihlâsı, insanlığın en büyük arayışı olan doğru yola ulaşmanın içten dileklerini benzersiz bir üslûpla ifade eden sözleriyle bütün müslümanların en çok okudukları dua metni haline gelmiştir. Bakara sûresinin 201. âyetinde geçen, “Ey rabbimiz! Bize dünyada da güzellik ver, âhirette de güzellik ver; bizi cehennem azabından koru” meâlindeki sözler Fâtiha’dan sonra en çok okunan dua olmuştur. Enes b. Mâlik, Hz. Peygamber’in dua ederken en çok bu âyeti okuduğunu (Buhârî “Daʿavât”, 55) ve okunmasını tavsiye ettiğini (Müslim, “Ẕikir”, 23) belirtmiştir. Müslim’in el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’inde “Zikir ve Duâ” bölümünde, bu âyeti okuyarak dua etmenin fazileti hakkında özel bir bab ayrılmıştır (9. bab). Fâtiha sûresi gibi bu âyet de bütün müslümanların namazda ve namaz dışında, her vesile ile okudukları dualar içinde veya sonunda tekrar etmeyi âdet haline getirdikleri, bütün duaların ihmal edilmez bölümüdür. Bakara sûresinin son âyeti, insanın yükümlülük ve sorumluluğunun temel kanununu belirleyen cümlelerden sonra içten ve duygulu bir yakarışı dile getiren ifadesi ve zarif üslûbuyla en çok okunan dua âyetlerindendir. Âl-i İmrân sûresinin 8-9, 16, 53, 191-194. âyetleriyle Furkān sûresinin 74. âyetinin de dua niyetiyle okunduğu görülür. İbrâhîm sûresinde Hz. İbrâhim’in duasını ihtiva eden 35-41. âyetler ve özellikle, “Rabbim! Hesap günü gelip çattığında beni, annemi babamı ve müminleri bağışla” meâlindeki 41. âyet sık sık tekrar edilen dua âyetleridir. Tâhâ sûresinde Hz. Mûsâ’ya nisbet edilen dua âyetleri (20/25-35) özellikle kısa, canlı, âhenkli ve etkili cümleleriyle Kur’an’ın mûsikili ifadelerinin en güzel örneklerinden olup sonraki dönemlerde secili ve kafiyeli dua geleneğinin doğmasında etkisi bulunduğu düşünülebilir. Bu âyetlerin, “Rabbim! Yüreğime genişlik ver; işimi kolaylaştır; dilimin bağını çöz ki sözümü anlasınlar” meâlindeki bölümü vaazlara başlamadan önce okunan giriş mahiyetindeki klişeleşmiş ifadelerin bir parçasıdır. Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Eyyûb’a nisbet edilen dua cümleleri ayrı bir üslûp taşır. Bu âyetlerde Hz. Eyyûb’un, son derece ağır bir hastalığa ve musibetlere mâruz kalmasına rağmen dualarında Allah’tan istekte bulunmadığı, sadece durumunu arzetmekle yetindiği görülür (el-Enbiyâ 21/83-84; Sâd 38/41). İslâm âlimleri onun bu tutumunu, sabır erdeminde yükselişin ve kulluk terbiyesinin en güzel örneği olarak değerlendirirler. Ayrıca bazı âlimler bu âyetleri delil göstererek Allah’tan herhangi bir dilekte bulunmaktansa kadere teslim olmanın daha faziletli olduğunu belirtmişlerdir (İbn Hacer, Fetḥu’l-bârî, XXIII, 110).
Dua konusu hadislerde de önemli bir yer tutmuş, ilk dönemlerden itibaren hadis mecmualarının başlıca bölümlerinden biri olarak ele alınmış ve bu durum daha sonraki bazı âlimlerin dua bahsini hadis ilminin bir bölümü şeklinde göstermelerine yol açmıştır (bk. Taşköprizâde, II, 595). Buhârî’nin el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’inde “Kitâbü’d-Daʿavât”, Müslim’in el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’inde “Kitâbü’ẕ-Ẕikr ve’d-duʿâʾ”, Tirmizî’nin es-Sünen’inde “Kitâbü’d-Daʿavât”, İbn Mâce’nin es-Sünen’inde “Kitâbü’d-Duʿâʾ” başlıklı bölümlerde dua ile ilgili hadisler toplanmış, bu hadisler konuları ve muhtevaları itibariyle bazı kısımlara ayrılmıştır.
Âyetlerde olduğu gibi hadislerde de duanın fazileti, âdâbı, şartları, kabul edilmesi mümkün olan ve olmayan dualar, dua etmek için en uygun zamanlar (seher vakti, gece yarısı ve Kadir gecesi, namaz sonrası, ezanla kāmet arası gibi), Hz. Peygamber’in çeşitli yerlerde ve zamanlarda, çeşitli durumlarda yaptığı özel dualar hakkında bilgi verilmiştir (meselâ yatağa girerken, yataktan kalkarken, namaza başlarken, namaz içinde ve sonrasında, abdest alırken, sefere çıkarken okuduğu dualar gibi). İslâm kültüründe, Kur’ân-ı Kerîm’deki dua âyetleri yanında hadis kaynaklarında nakledilen Resûlullah’a ait dualarla geçmiş peygamberlere (bk. İbn Kuteybe, II, 305-308, 315-316) ve selef-i sâlihîne isnat edilen dua metinlerine “me’sûr dualar” denilmiştir. Dua sahasında oluşan literatürün, telif edilen eserlerin en önemli ve en geniş bölümünü me’sûr dualar meydana getirir. Kur’an’da yer alan dua âyetleriyle Hz. Peygamber’in aynı mahiyetteki hadisleri hem Allah veya Peygamber sözü olmaları hem de lafızlarının güzelliği, mânalarının zengin ve kapsamlı oluşu dolayısıyla kabul edilmeleri ümidinin yüksek olması gibi sebeplerle Asr-ı saâdet’ten itibaren müslümanlar tarafından büyük ilgi görmüş ve bu ilgi dua etrafındaki meselelerin işlendiği, me’sûr duaların derlendiği birçok kitabın telif edilmesine yol açmıştır. Günümüzde de özellikle halk kesiminde duaya ve bu konudaki yayınlara karşı aynı ilgi devam etmektedir.
Umumi hadis mecmualarındaki dua bölümleri yanında özel olarak dua konularını ve me’sûr duaları ihtiva eden müstakil eserler çok erken bir dönemde yazılmaya başlanmıştır. Kaynaklarda adı geçen bu mahiyetteki kitapların en eskisi, Muhammed b. Fudayl b. Gazvân ed-Dabbî’nin (ö. 195/811) Kitâbü’d-Duʿâʾ isimli eseridir (İbnü’n-Nedîm, s. 282). İbn Hacer el-Askalânî Fetḥu’l-bârî’de bu kitaptan bazı bölümler nakletmiştir; ayrıca kayıtlarda bu esere ait olduğu belirtilen yirmi sayfalık bir parça Şam’da Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’deki bir mecmua içinde bulunmaktadır (nr. 34). Yine kaynaklarda zikredilen, es-Sünen sahibi Ebû Dâvûd es-Sicistânî’nin (ö. 275/889) Kitâbü’d-Duʿâʾ adlı eseri hakkında bilgi yoktur. İbn Hacer el-Askalânî Tehẕîbü’t-Tehẕîb’de (I, 6) eserin bablar halinde tertip edilmiş olduğunu kaydeder. Tanınmış bir muhaddis olan İbn Ebü’d-Dünyâ’ya da (ö. 281/894) Kitâbü’d-Duʿâʾ adıyla bir kitap nisbet edilir. Nesâî’nin ʿAmelü’l-yevm ve’l-leyle’sini neşreden Fâruk Hamâde esere yazdığı uzun mukaddimede (s.
104), Muhammed b. Seyyid Halîl el-Kavukcî’nin hicrî XIV. yüzyıl başlarında yazdığı Kitâbü’l-Ferec baʿde’ş-şidde adlı eserinde yer alan dua metinlerinin senedlerini İbn Ebü’d-Dünyâ’ya dayandırdığını kaydeder. Yine Kitâbü’d-Duʿâʾ adlı bir eser İbn Ebû Âsım’a nisbet edilir. İbn Hacer bu eserden bazı bölümleri Tehẕîbü’t-Tehẕîb’de nakletmiştir (VIII, 247). Hasan b. Ali b. Şebîb el-Ma‘merî’nin (ö. 295/908) ʿAmelü’l-yevm ve’l-leyle adlı dua kitabı, daha sonra geniş ilgi görecek olan aynı adla yazılmış eserlerin ilki olmalıdır (bk. AMELÜ’l-YEVM ve’l-LEYLE). Fâruk Hamâde’nin Nesâî’ye ait ʿAmelü’l-yevm ve’l-leyle’ye yazdığı mukaddimede belirttiğine göre İbn Hacer el-Askalânî, el-Emâlî ʿalâ Eẕkâri’n-Nevevî ve Fetḥu’l-bârî’de bu eserden alıntılar yapmıştır. Hadis hâfızı ve es-Sünen sahibi Yûsuf el-Kādî’nin (ö. 297/910) Kitâbü’ẕ-Ẕikr’i ve Ebû Bekir Ca‘fer b. Muhammed el-Firyâbî’nin (ö. 301/913) aynı adlı eseri de İbn Hacer’in kaynakları arasında yer alır. Ebû Abdullah Hüseyin b. İsmâil el-Mehâmilî ed-Dabbî’ye (ö. 330/941) nisbet edilen Kitâbü’d-Duʿâʾdan bazı parçalar günümüze kadar ulaşmış olup bunların bir bölümü Şam’da Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’deki bir mecmua içindedir (Hadis, nr. 438). İbn Hacer, el-Emâlî ʿalâ Eẕkâri’n-Nevevî’de eserden bazı bölümler nakletmiştir. Nahiv âlimi İsmâil b. Muhammed es-Saffâr’a da dua ile ilgili bir kitap nisbet edilmektedir (İbn Hayr, I, 198-199). İbnü’n-Nedîm el-Fihrist’inde (s. 41), Ebü’l-Hüseyin İbnü’l-Münâdî’ye (ö. 336/947) Kitâbü Duʿâʾi envâʿi’l-istiʿâẕât min sâʾiri’l-âfât ve’l-ʿâhât adlı bir dua kitabı nisbet etmiştir. Hadis âlimi Taberânî’nin (ö. 360/971) çok sayıdaki telifi arasında Kitâbü’d-Duʿâʾ adlı iki ciltlik bir eseri bulunduğu Zehebî ve başkaları tarafından bildirilmiş olup eserin tek yazma nüshası Hacı Selim Ağa Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (nr. 246). Ayrıca İbn Hacer el-Askalânî bu eserden alıntılar yapmıştır.
Me’sûr dualar ihtiva eden günümüze kadar gelebilmiş eserlerin en güvenilir olanlarından biri, es-Sünen sahibi Nesâî’nin (ö. 303/915) ʿAmelü’l-yevm ve’l-leyle adlı kitabıdır. Abbâsî kumandanlarından Türk asıllı Bedr el-Hamâmî’nin, Hz. Peygamber’e ait duaların bir kitapta toplanması hususundaki arzusunu yerine getirmek üzere hazırladığı bu eserden dolayı kumandanın kendisine 500 dinar altın verdiğini bizzat Nesâî ifade etmiştir (bk. İbnü’l-Ebbâr, s. 325). ʿAmelü’l-yevm ve’l-leyle’yi es-Sünenü’l-kübrâ’nın bir bölümü sayanlar olmuşsa da birçok ilim adamı bu görüşe katılmamıştır (Nesâî, nâşirin mukaddimesi, s. 91-93). Eserin metot olarak es-Sünen’den farkı yoktur. Nesâî, müminin gecesi ve gündüzüyle bütün hayatı boyunca Hz. Peygamber’in dua ve zikirleri, tesbih ve tehlîlleriyle hemhal olmasını arzu ettiği için, ayrıca bu isme yakın ifadeler taşıyan bir hadisten (Nesâî, “Sehv”, 91; İbn Mâce, “İḳāme”, 32) ilham alarak eserine bu adı vermiş olmalıdır. Kitap, Hz. Peygamber’in sabah kalkarken söylemeyi âdet haline getirdiği şu sözlerle başlar: “(Çok şükür Allah’a) İslâm fıtratında sabahladık; ihlâs kelimesi, Allah’ın resulü Muhammed’in dini, babamız İbrâhim’in yolu üzerinde iken Hanîf ve müslüman olarak sabaha ulaştık. Ben müşriklerden değilim” (s. 133-134). 300’ü aşkın konuda 1141 hadis ihtiva eden eser abdest, namaz, oruç, cihad, alışveriş, uykuya yatma ve uykudan kalkma, hastalık ve sağlık, hasta ziyareti gibi dinî ve dünyevî, ferdî, ailevî ve içtimaî hayatın çeşitli sahalarıyla ilgili olarak Peygamber’in okuduğu dua, zikir, tesbih, tehlîl gibi ifadeleri kapsar. Bu sözler Resûlullah’ın iman ve ihlâsının derinliğini, Allah’a saygı ve teslimiyetini göstermesi yanında dualardaki talepleriyle dolaylı olarak nelerin istenmeye değer olduğunu, nelerden kaçınmak ve Allah’a sığınmak gerektiğini, Resûl-i Ekrem’in sağlık ve hastalık, zenginlik ve yoksulluk, mutluluk ve mutsuzluk gibi din ve dünya meselelerine ilişkin görüşlerini ve yaklaşımını yansıtması bakımından da büyük değer taşır. Bu sebeple Nesâî’nin ʿAmelü’l-yevm ve’l-leyle’si, Resûlullah’ın dua ve zikir gibi dinî sözlerine böyle zengin muhteva kazandıran eserler içinde günümüze ulaşanların en kapsamlılarından biri olup daha sonra yazılmış aynı mahiyetteki eserlere kaynak teşkil etmiştir. Kitabın ilk ilmî neşri Fâruk Hamâde tarafından yapılmış (Rabat 1399, 1405/1985; Beyrut 1407/1987), ayrıca yeni bir tahrîcli neşri gerçekleştirilmiştir (Beyrut 1406). Yine ʿAmelü’l-yevm ve’l-leyle başlığını taşıyan diğer önemli bir eser de Nesâî’nin öğrencilerinden olup İbnü’s-Sünnî diye tanınan Ebû Bekir Ahmed b. Muhammed (ö. 364/974) tarafından tertip edilmiştir. Eserin kısmen tahkikli neşri Abdülkādir Ahmed Atâ tarafından hazırlanmış (Kahire 1389/1969), daha sonra Ebû Muhammed Sâlim b. Ahmed es-Selefî kitap üzerinde yeni bir tahkik ve tahrîc çalışması yapmıştır (Beyrut 1408/1988).
Ebû Süleyman el-Büstî’nin (ö. 388/998) Meʿâni’d-Daʿavât ve tefsîruhâ adlı kitabı, muhtemelen dua metinlerinin yorum ve açıklamasının yapıldığı ilk müstakil eserdir. Kitabın bir nüshası Şam’da Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de (Hadis, nr. 308) bulunmaktadır (Sezgin, I, 520). Mağrib ulemâsından İbn Ebû Zeyd el-Kayrevânî’nin (ö. 386/996) Kitâbü’d-Duʿâʾsı (İbn Hayr, I, 304) hakkında bilgi mevcut değildir. İbn Merdûye el-İsfahânî’nin (ö. 410/1020) el-Edʿiye adlı eseri İbnü’l-Cezerî’nin el-Aṣl’ı, Şevkânî’nin Tuḥfetü’ẕ-ẕâkirîn’i gibi eserlere kaynak teşkil etmiştir. Ahmed b. Muhammed et-Talemenkî’nin (ö. 429/1037-38), altmış cüz halinde tertip edildiği söylenen (a.g.e., I, 373) Kitâbü Yevm ve leyle, Ebû Nuaym el-İsfahânî’nin (ö. 430/1038) ʿAmelü’l-yevm ve’l-leyle, Ca‘fer b. Muhammed el-Müstağfirî’nin (ö. 432/1041) Kitâbü’d-Daʿavât, Ebû Zer el-Herevî’nin (ö. 434/1043) Kitâbü’d-Duʿâʾ ve tanınmış müfessir Ebü’l-Hasan el-Vâhidî’nin (ö. 468/1076) Kitâbü’d-Daʿavât adlı eserlerinin halen mevcudiyeti hakkında bilgi yoktur.
Dua konusunda günümüze ulaşan önemli eserlerden biri, ünlü hadis âlimi Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī’nin (ö. 458/1066) ed-Daʿavâtü’l-kebîr adlı kitabıdır. Eser bir mukaddimeden sonra yirmi dokuz babda toplanmış 260 hadisten oluşur. Bilinen tek yazma nüshası Haydarâbâd Âsafiye Kütüphanesi’nde bulunan eser, Bedr b. Abdullah el-Bedr tarafından hadisleri tahriç edilerek yayımlanmıştır (Küveyt 1409/1989). Dua literatürünün en dikkate değer örneklerinden olan Ebû Bekir et-Turtûşî’nin (ö. 520/1126) ed-Duʿâʾü’l-meʾs̱ûr ve âdâbüh adlı kitabı, diğerlerinden farklı olarak sadece me’sûr duaları toplamakla kalmayıp bir telif eser niteliği taşımaktadır. Müellif dua kavramının farklı anlamları, istenilen şeylere göre dua nevileri, Kaderiyye’nin dua hakkındaki görüşlerinin tenkidi, duanın önemi, duaya teşvik eden âyetler, duanın âdâbı, dua için uygun vakitler, makbul dualar, duanın çeşitli faydaları, dua etmenin mi yoksa sükût edip mevcut duruma rızâ göstermenin mi daha uygun olacağı gibi konuları işlerken âyet ve hadisler yanında kendi görüş ve değerlendirmelerini de ortaya koymuştur. Eser, Mektebetü’l-Esedi’l-vataniyye’deki (Suriye Millî Kütüphanesi) bilinen tek yazma nüshasına dayanılarak Muhammed b. Rıdvân ed-Dâye tarafından neşredilmiştir (Beyrut 1409/1988
).
Nevevî’nin el-Eẕkâr adlı kitabı (İstanbul 1955), zikir ve dua konularında en çok ilgi gören eserlerdendir. Müellifin okuyucunun şevkini kırdığı gerekçesiyle râviler zincirini kaldırması, yer yer hadislerin sıhhatiyle ilgili kısa bilgiler vermesi, gerektiği yerlerde naklettiği hadisle ilgili itikadî, fıkhî, ahlâkî hükümler hakkında açıklamalar yapması, okuyucuya hem okuma kolaylığı ve rahatlığı hem de eserden daha çok istifade etme imkânı sağlamıştır.
Takıyyüddin İbn Teymiyye’nin (ö. 728/1328) el-Kelimü’ṭ-ṭayyib adlı eseri (Beyrut 1983), Ahmed b. Harb’in (ö. 741/1340) iki ciltlik ed-Daʿavât, Takıyyüddin İbnü’l-İmâm’ın (ö. 745/1344) Silâḥu’l-müʾmin, İbnü’l-Cezerî’nin (ö. 833/1430) pek çok defa basılmış olan el-Ḥıṣnü’l-ḥaṣîn min kelâmi Seyyidi’l-mürselîn, İbn Hacer el-Askalânî (ö. 852/1449), Şiî âlimi Cemâleddin Ahmed b. Mûsâ (ö. 673/1274), sûfiyyeden Sıddîk b. İdrîs el-Yemenî (ö. 890/1485) ve Süyûtî’nin (ö. 911/1505) hepsi de ʿAmelü’l-yevm ve’l-leyle adını taşıyan kitapları, me’sûr dualarla ilgili olarak sonraki dönemlerde yazılmış eserlerin bazılarıdır.
Özellikle duaya tahsis edilmiş bu eserler yanında kelâm, fıkıh, tasavvuf, ilimler tarihi, edep, mev‘iza, hikem ve emsâl türündeki kitaplarda dua konusuna da yer verilmiştir. Diğer konular gibi duanın da büyük bir vukuf ve dirayetle incelendiği Gazzâlî’nin İḥyâʾü ʿulûmi’d-dîn’i genellikle bu tür eserlerin en değerlisi kabul edilir. Eserin kırk temel konusundan biri “Kitâbü’l-Eẕkâr ve’d-daʿavât” başlığını taşır. Burada genel olarak zikir, tesbih, tehlîl, hamd, istiğfar, salât ve selâmın önemini gösteren açıklamalardan sonra duanın âdâbı geniş olarak anlatılmıştır. Buna göre dua için duruma göre yılın, ayın, haftanın, günün en uygun ve kutlu vakitleri, dinî bakımdan önemli olayların vuku bulduğu zamanlar takip edilerek bu sıralarda dua edilmeli, dua esnasında mümkünse kıbleye dönülmeli, secili ve tumturaklı ifadeler kullanmaya özenmekten ve kendini zorlamaktan kaçınılmalı, yalvaran bir tavır ve ses tonuyla huşû içinde, hem korkulu hem ümitli bir halde dua edilmeli, duanın -insan farkında olmasa bile- er veya geç mutlaka kabul olunacağına kesinlikle inanılmalı, dua sırasındaki başlıca dilekler yerine göre birkaç defa tekrar edilmeli, duaya Allah’ın ismiyle başlanmalıdır. Ayrıca dua edecek kişi içini arındırmak ve bütün benliğiyle duaya hazır olabilmek için tövbe etmeli, üzerindeki kul haklarını ödemeli, bütün iradesiyle Allah’a yönelmelidir. Gazzâlî bu son şartı duanın kabul olunmasının “yakın sebebi” sayar. Diğer birçok fıkıh kitabında olduğu gibi İḥyâʾın ibadetler kısmında da ibadet esnasında okunması sünnet veya müstehap olan me’sûr dualar nakledilmiş, ayrıca zikirler ve dualar bölümünde dinî ve dünyevî faaliyetler sırasında çeşitli hal ve şartlara göre okunması uygun olan me’sûr dualara geniş bir şekilde yer verilmiştir.
Hz. Hüseyin’in oğlu Zeynelâbidîn Ali’ye (ö. 94/713) nisbet edilen eṣ-Ṣaḥîfetü’l-kâmile’nin Şîa kültüründe önemli bir yeri vardır. eṣ-Ṣaḥîfetü’s-seccâdiyye adıyla da tanınan ve Zeynelâbidîn’e ait duaların bir araya getirilmesiyle oluştuğu rivayet edilen eserin dünya kütüphanelerinde pek çok nüshası mevcuttur; ayrıca çeşitli baskıları yapılmıştır. William C. Chittick’in bir tanıtma yazısı ve İngilizce tercümesiyle birlikte de basılan (Tahran 1987) eserin yirmi kadar şerhi vardır (Sezgin, I, 527-528). Ca‘fer es-Sâdık’a (ö. 148/765) nisbet edilen Duʿâʾü’l-cevşen ile Mûsâ el-Kâzım’a (ö. 183/799) nisbet edilen Duʿâʾü’l-cevşeni’ṣ-ṣaġīr (Leknev 1871) Şiîler’in özel önem verdiği dua mecmualarındandır (a.g.e., I, 530, 534; ayrıca bk. CEVŞEN). Şiî âlimi Muhammed Bâkır el-Meclisî’nin Biḥârü’l-envâr adlı ansiklopedik eserinin doksan, doksan bir ve doksan ikinci ciltleri duanın fazileti, usul ve âdâbı, vakitleri gibi konular yanında dua âyetleri ve hadisleriyle imamlara ve diğer Şîa ileri gelenlerine nisbet edilen duaları ihtiva eder.
Dua konusunda eser telifi bütün İslâm dünyasında günümüze kadar sürdürülmüş, me’sûr dualarla ilgili eserler yanında her dönemin şartlarına, ihtiyaçlarına ve zihniyetine göre yeni duaları ihtiva eden, çoğunlukla “dua mecmuası” adını taşıyan irili ufaklı pek çok eser yazılmıştır. Hatim duası, mevlid duası, ramazan duası, yedinci, kırkıncı, elli ikinci gece duaları, sakal duası, şifâ duaları, hac ve umre duaları, nikâh duası, yemek duası, Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin kabrini ziyaret ederken okunacak dua, Ṣâḥîḥ-i Buḫârî’nin hatmi duası, çeşitli tekke ve tarikatların kendi özelliklerine ve tarikat disiplinlerine uygun tarzda tertip edip okumayı gelenek haline getirdikleri dualar gibi klişeleşmiş dua metinleri vardır. Bunlardan başka doğum, ölüm, nişan, düğün, ziyafet, önemli bir işe başlama veya bitirme gibi istisnaî durumlarda, törenlerde zamana, mekâna, olaya ve duruma uygun düşen çoğu secili, sünûhat ve tulûat kabilinden dualar okunması geleneği bütün İslâm dünyasında çok yaygındır; aynı şekilde hem Arapça hem de millî dillerde tertip edilen dua mecmuaları İslâm ülkelerinde halen en çok basılan ve okunan yayınlardandır.
Hadislerde secili ve tumturaklı ifadelerle dua edilmesinin uygun olmayacağı belirtilmişse de (meselâ bk. Buhârî, “Daʿavât”, 19) bizzat Hz. Peygamber’in özellikle uzun olan dualarında az çok secili bir üslûbun hâkim olduğu görülür. Muhtemelen bu durumdan da cesaret alan müslümanlar secili dualara özel bir ilgi göstermişler, hatta manzum dualar bile tertip etmişlerdir (çeşitli örnekler için bk. Ebû Hayyân et-Tevhîdî, s. 47-48, 62-64, 176-180, 269-272; Taşköprizâde, III, 140-153). Çoğunlukla “münâcât” adı verilen manzum dualar aynı zamanda İslâmî edebiyatın zengin bir türünü oluşturur (bk. MÜNÂCÂT).
BİBLİYOGRAFYAM. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “dʿav” md.
Wensinck, el-Muʿcem “dʿav” md.
Buhârî, “Daʿavât”, 19, 55.
Müslim, “Ẕikir”, 23.
İbn Mâce, “İḳāme”, 32.
Nesâî, “Sehv”, 91.
a.mlf., ʿAmelü’l-yevm ve’l-leyle (nşr. Fâruk Hamâde), Beyrut 1987, nâşirin mukaddimesi, s. 91-93, 104, ayrıca bk. s. 133-134.
İbnü’s-Sünnî, ʿAmelü’l-yevm ve’l-leyle (nşr. A. Ahmed Atâ), Kahire 1969.
İbn Kuteybe, ʿUyûnü’l-aḫbâr (Tavîl), II, 303-316.
İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 41, 121, 142, 152, 154, 237, 272, 277, 282.
Ebû Hayyân et-Tevhîdî, el-İşârâtü’l-ilâhiyye (nşr. Abdurrahman Bedevî), Beyrut 1981, s. 47-48, 62-64, 110-111, 165-166, 176-180, 260-261, 265, 266, 269-272, 366-367.
Ebû Bekir et-Turtûşî, ed-Duʿâʾü’l-meʾs̱ûr ve âdâbüh (nşr. M. Rıdvân ed-Dâye), Beyrut 1409/1988.
Gazzâlî, İḥyâʾ (Beyrut), I, 293-329.
İbn Hayr, Fehrese, I, 198-199, 304, 373.
İbnü’l-Ebbâr, el-Muʿcem fî aṣḥâbi’l-Ḳāḍî eṣ-Ṣafedî, Kahire 1410/1989, s. 325.
Nevevî, el-Eẕkâr, İstanbul 1955.
a.mlf., Ravżatü’ṭ-ṭâlibîn, Beyrut 1412/1992, I, 293-329.
İbn Hacer, Fetḥu’l-bârî (Sa‘d), XI, 123, 164; XXIII, 110.
a.mlf., Tehẕîbü’t-Tehẕîb, I, 6; VIII, 247.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 49-50, 755-756; II, 1172-1173.
Taşköprizâde, Miftâḥu’s-saʿâde, II, 595-596; III, 113-174.
Sezgin, GAS, I, 196, 520, 527-528, 530, 534.
Zekî Mübârek, et-Taṣavvufü’l-İslâmî fi’l-edeb ve’l-aḫlâḳ, Beyrut, ts., II, 31-71.
Yorumlar
Henüz yorum yok.