Zikir nedir?
İçindekiler
Zikir nedir?
“Zikir” denince hemen hemen hepinizin aklında belli isimlendirmeler ve tarifler belirmektedir. Herkesin kendince bir zikir tarifi vardır.
Genel hatlarıyla bir tarif de biz ekleyecek olursak zikir; anmak, yâd etmek, bir şeyi çokça anmak gibi manalara gelir. Ama bizim medeniyet dünyamıza baktığımızda zikir daima Allah Teâlâ ile irtibatı diri tutmak, sözle, fiille Cenâb-ı Hakk’ın isimlerini, zâtını, hukukunu unutmamaya çalışmak, hayatını bu zikir ve fikirle geçirmektir.
KİŞİYE MAHSUS ZİKİR
Mesela bir kişinin kulluğunu hatırlaması da aslında zikirdir. Kulluk o kadar büyük bir nimettir ki, kul ile Allah Teâlâ hiç ayrılmadığından kulluğu zikretmek yani unutmamaya çalışmak; tabiatıyla kişiyi Cenâb-ı Hakk’ı zikretmeye götürür, böylelikle kişi zikretmiş, Rabb’ini yad etmiş olur. Kur’an-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hakk, kâinatta ne “şey” varsa yani canlı cansız ne yaratılmışsa hepsinin Allah Teâlâ’yı tesbih ettiğini, kendi lisanlarıyla Allah Teâlâ’yı zikrettiğini beyan etmiş ve ayet-i kerimelerde ağaçların, taşların ve hayvanların her birinin kendine mahsus zikri olduğu işaret edilmiştir. Dağlar, taşlar, kuşlar Rabb’ini kendi kabiliyetince anarlarken; eşref-i mahlukat olan, mevcudat içerisinde en şerefli ve en yüce yaradılışa sahip konumdaki insanın Rabb’ini zikretmemesi mümkün müdür? Elbette olmamalıdır ve aslında herkes Allah Teâlâ’yı zikretmektedir.
İNSAN HÜCRELERİNE BAKIN
İnsandaki hücrelerden zerrelere kadar hepsinin kendine mahsus tesbihatı olmasının yanında insan vücudundaki hücreler günde en az beş vakit verilen komutla adeta içtimaya durur gibi bir pozisyon alıyorlar. Bu tıbben tespit edilmiştir. Belki bunlar biraz daha ince mevzular gibi gelebilir. Örneğin kalbimizi ele alalım, bir kulak verelim. Kalbimiz belli bir ritimle daima Allah(cc) zikriyle meşguldür. Ya alıp verdiğimiz nefes? İnsan “Hu Hu” nefesiyle hayat bulur, yaşamını idame ettir. “Hu” nefesi durduğunda insanın hayatı da durmuş olur. Yani insan aslında zikre bağlıdır, zikirle hayat bulmaktadır. Bazılarınız şu soruyu sorabilir. “
Herkesin kalbi Allah diye atar
Peki, insan böyle zaten zikrediyorsa Cenâb-ı Hak niçin ayrıca zikretmeyi emrediyor?” Yahut “Niye Efendimiz(sas) zikrin faziletini, bereketini bu kadar çok anlatıyor?” Bunun cevabı çok kolay olmakla beraber muhteşemdir. İnsan en şerefli mahlûktur. İnsanın en büyük özelliklerinden birisi de yaptığı fiili ve işi, idrak ve niyetle yapmasıdır. Hayvan nefes alır verir, “Hu Hu” diye zikreder fakat o bu durumdan habersizdir,zikri idrak edemez. İşte bu çok önemli bir farktır. Daha da önemlisi Allah’ı(cc) inkâr eden bir kâfirin kalbi de “Allah Allah” diye atar. Fakat o kişi bu zikirden gafil olduğu için kâfir sıfatlı olmuştur. Hâlbuki insan zikrettiğini fark ettiği için, iman sıfatlı bir “mü’min” olmuştur. Bu şuurla hayatını geçiren, Hakk’ın zikrinden gafil olmayan kullardan olmaklığımız duası ile Allah’a(cc) emanet olunuz.
Evden çıkarken okunan duâ
Efendimiz (sas) evinden çıkarlarken şöyle duâ ederlerdi: “Bismillahitevekkeltüalellahallâhümmeinnieûzubike en adalle ev udille ev ezille ev uzille ev ezlime ev üzlime ev echele ev yüchelealeyye” “Allah’a(cc) güvenerek buradan Allah’ın adıyla çıkıyorum. Allah’ım! Sapmaktan veya başkalarının beni saptırmasından, masiyet işlemekten veya başkalarının bana günah işletmesinden, birilerine zulmetmekten veya birilerinin zulmüne uğramaktan, bilgisizlikten veya bilgisiz bırakılmaktan, bana bilgisiz isnadında bulunulmasından sana sığınırım.” Hadîs-i şerîf – Ebû Dâvud, Tirmizî, İbn Mâce
Sultanın Külliyesi
Üç Osmanlı sultanı dönemlerinde yaşamış ve sufilikte velilik rütbesini kazanan Emir Sultan Hazretleri’nin türbesinin Müslüman dünyasında beşinci makam olduğu ileri sürülmektedir. Peygamber soyundan geldiği için “Emir”, gönülleri fethettiği için “Sultan” unvanı almıştır. Türbe yapısal olarak özgünlüğünü yitirmiştir. Ancak sahip olduğu manevi değerinden hiçbir şey kaybetmeyerek günümüze gelmiştir. Külliye bir padişah külliyesi olmamakla birlikte “Sultan Külliyesi” olarak anılan önemli bir dinin ziyaret yeridir.
Yorumlar
Henüz yorum yok.